İlçe : BABAESKİ
İl : KIRKLARELİ
Ülke : TÜRKİYE
Tel. Kodu : 288
Plaka : 39
Gezginler : Gökhan Önal
Berkant Atmaca
Tarih : 13 KASIM 2002
Yüzölçüm : 652 km²
Nüfus : 53.655 (1990)
Sıcaklık
(Bugün)
:
CLUB
Kullanıcı :
Şifre :
Üye Ol | Şifremi Unuttum
    GEZİ YÖRELERİ - TANITIM  

 Atatürk Heykeli

Fotoğraf: Gökhan Önal
Tarih: 11 KASIM 2002
.Ö. 1200'lerde Balkanlardan gelen Traklar, burada yaşadıkları sürece kente Burtizo demişlerdir. Roma dönemin de Bulgaraphygon adıyla anılan yöre tarihsel Roma yollarından birinin üzerinde yer aldığı gibi, önemli bir merkez olmuştur. Babaeski Osmanlı döneminde Baba-yı Atik adını almıştır. Cumhuriyetten sonrada Babaeski olarak kullanılmaktadır.

Nazif Karacam kitaplarında Babaeski 'nin fethi ile ilgili "İlçenin Türklerin eline geçmesi 1359 yılında 1. Murat zamanındadır. Osmanlı İmparatorluğuna katılması ile ismi Balaban Ağa tarafından Babay-ı Atik konmuştur." diyor.

Babaeski adının nereden geldiğine dair bir rivayet ise şöyledir : "Fatih, İstanbul' un fethi için Edirne' den İstanbul'a yol alırken Babaeski' ye gelmiş. Bu sırada, Eski Camii (Fatih Camii) ' nin önünde gördüğü yaşlı adama beldenin ne zaman kurulduğunu sorar. Yaşlı adam "Eskidir....Eski...." diye yanıt verince, Fatih bu sefer adamın yaşını sorar. Fatih' in bu kez aldığı yanıt ise "Baba...eski" olmuş. Bundan olaydan sonra da ilçenin adı Babaeski olarak kalmış.


vliya Celebi Seyahatnamesinde Babaeski'yi şöyle anlatır (1651 yılında Edirne yönünden yanında Abaza Melek Ahmet Paşa ile birlikte geçmiştir.) :

"Madyanoğlu Yanko zamanından beri mamur bir kalesi olan büyük bir şehir idi. Sonra Sırp, Bulgar ve Hersekliler birleşip İstanbul'u harap etmeye giderken, bu şehri de harab ettiler. Sonra Sarı Saltuk Bey Pravadi yakınında vefat ettiğinde, eski vasiyeti üzerine cenazesi yedi adet tabuta konarak her biri bir tarafa götürülürken Edirne kralı da bu adam bizdendir diye Saltuk'un naaşını getirip bu Babaeski'de gömdürür. İşte buna dayanarak kasabaya Babaeski denmişler. O şeref ile günden güne gelişmektedir. Vize sancağı hudutlarında, halkı bütün vergilerden muaf ve müsellem, yüz elli akçalık kazadır. Bin atmış adet bağ ve bahçeli, baştanbaşa kızıl kiremitle örtülü açaklı yüksekli kagir binaları vardır.

Şehrin doğu girişinde ve kenarında bulunan Ali paşa Camii; Süleyman Han Vezirlerinden Semiz Ali Paşa adı ile şöhret bulmuş tedbirli bir vezir yaptırmış. Padişah camileri derecesindedir. İstanbul'da Topkapısı dahilindeki Ahmet Paşa Camiine benzer. Amma bu ondan geniş, aydınlık, süslü ve mükemmel, seyre değer bir binadır. Medrese, imaret, han ve dükkanların hepsi bu Ali Paşa'nın hayır eseridir. Camiin kubbesi göğe baş uzatmış olduğundan, bir konaklık yerden kurşunları mavi deniz gibi dalgalanır. Bu da koca Mimar Sinan'ın eseridir. Burada dahi sanatını gösterip öyle yüksek bir minare yaptırmıştır ki, sanki Rüstem Paşa Camii'nin minaresidir. Ondan sonra çarşısının iç yüzünde Fatih Sultan Mehmet Han Camii de faydalı, küçük bir eski camidir. Amma Cemaati kalabalık olduğundan ayrı bir ruhaniyeti vardır. İçi ve dışı o kadar süslü değildir. Tek şerefeli yüksek bir minaresi olup oldukça tamire muhtaçtır.

Bunlardan başka yedi mescit, yedi çocuk mektebi, yedi han, yüz kadar dükkan, bir aşevi, bir hamam, üç tekke ve çarşı içinde hayat suyu akan bir çeşmesi vardır. Bu çeşmenin tarihi:

hatif-i garb didi tarihini,
çeşme-i selsebil ab-ı hayat. sene 932

Bu kasabadan gecen Ergene nehrinin kolu üzerinde Çoban Deli Kasım Ağa'nın yaptırdığı yedi gözlü büyük bir köprü vardır. Bu kol, Istranca dağlarından birikip Ergene ile beraber Koca Murad Han'ın yetmiş dört gözlü Ergene köprüsü altından geçerek Meriç'e karışır. Bu Çoban Deli Kasım Ağa bu köprü yerinde koyun güderken Cenab-ı hak kendisine Müslümanlığı nasip edip zamanla Dergah-ı ali yeniçeri ocağında kulkethüdası olur. Sonra Sultan Dördünçü Murat Han tarafından hapsolunca, "Ahdim olsun, bu girdaptan kurtulursam koyun güttüğüm yere bir köprü yaptırayım "der. Kurtulduktan sonra da ahdini yerine getirip Dört yüz Rum Kesesi sarf ederek, bu büyük köprüyü yaptırmıştır. amma doğrusu binde bir görünen cinsten büyük bir köprü olup, tumturaklı kemeri sanki samanyolu gibidir. Sımahi'nin yazdığı tarih:

Cenab-ı Hazret-i Sultan Murad-ı Cemazamet
Muradı üzre ide sayesin Huda memdud
Sımahi canıma hatiften irdi bu tarih
Ola bu cisr karin-i kabul-i Rabb-i vedud. sene 1034

Sarı Saltuk Baba Ziyareti: Sarı Saltuk Babanın bir ziyaret yeri de burada vardır. Rumeli'ye nasıl ayak basıldığı ve diğer halleri daha önce anlatılmıştı.

Şeyh Mahmud Şühudi: Yine Babaeskilidir. Maddi ve manevi ilimlerle meşhur, güzel yazı yazmakta da alim idi. Sarı Saltuk Baba'nın tekkesinde gömülüdür. Bu tekke gerçi Bektaşi tekkesidir amma, dervişleri azdır. Vakıfları haris kimselerin eline geçmiştir. Şehrin batı tarafında bahçeler kenarında Edirne yolu üzerinde.

Babasultan Türbesi: yol üzerinde mesire ve çimenlik bir yerdir. Bu baba, Gazi hüdavendigar ile Edirne fethinde bulunmuştur. "


Kaynaklar:
  • BABAESKİ YEREL YAKIN TARİH, Mimar Mucit Öztabak (Yazardan alınan özel izinle kitaptaki yazılar aynen kullanılmıştır.), 2002
  • EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ, İ.Parmaksız, 1984
  • EFSANEDEN GERÇEĞE KIRKLARELİ, Sayfa: 67-99-97-174--281-298-372-651-653-654-656-660-661-664, Nazif Karacam, 1999


© 2000-2006 Tatildeyim.com & Gökhan Önal. Tüm Hakları saklıdır.
En iyi görüntü için 1024x768 çözünürlüğünü ve Explorer 5+ veya Netscape 6+ tarayıcılarını kullanınız.

YÖRELER | DOĞAL ALANLAR ve MESİRE YERLERİ | CAMİİLER ve TÜRBELER | MANASTIR ve KİLİSELER | MÜZELER
SARAYLAR, KÖŞKLER VE KASIRLAR | DİĞER TARİHİ YAPILAR | GEZİ FOTOĞRAFLARI | KARTPOSTAL