vliya Celebi Seyahatnamesinde Babaeski'yi
şöyle anlatır (1651 yılında Edirne yönünden yanında Abaza Melek Ahmet Paşa ile birlikte geçmiştir.) :
"Madyanoğlu Yanko zamanından beri mamur bir kalesi olan
büyük bir şehir idi. Sonra Sırp, Bulgar ve Hersekliler birleşip İstanbul'u harap etmeye giderken, bu şehri de harab ettiler. Sonra Sarı Saltuk Bey Pravadi yakınında vefat
ettiğinde, eski vasiyeti üzerine cenazesi yedi adet tabuta konarak her biri bir tarafa götürülürken Edirne kralı da bu adam bizdendir diye Saltuk'un naaşını getirip bu Babaeski'de
gömdürür. İşte buna dayanarak kasabaya Babaeski denmişler. O şeref ile günden güne gelişmektedir. Vize sancağı hudutlarında, halkı bütün vergilerden muaf ve müsellem, yüz elli
akçalık kazadır. Bin atmış adet bağ ve bahçeli, baştanbaşa kızıl kiremitle örtülü açaklı yüksekli kagir binaları vardır.
Şehrin doğu girişinde ve kenarında bulunan Ali paşa Camii; Süleyman Han Vezirlerinden Semiz Ali Paşa adı ile şöhret bulmuş tedbirli bir vezir yaptırmış. Padişah camileri
derecesindedir. İstanbul'da Topkapısı dahilindeki Ahmet Paşa Camiine benzer. Amma bu ondan geniş, aydınlık, süslü ve mükemmel, seyre değer bir binadır. Medrese, imaret, han ve
dükkanların hepsi bu Ali Paşa'nın hayır eseridir. Camiin kubbesi göğe baş uzatmış olduğundan, bir konaklık yerden kurşunları mavi deniz gibi dalgalanır. Bu da koca Mimar Sinan'ın
eseridir. Burada dahi sanatını gösterip öyle yüksek bir minare yaptırmıştır ki, sanki Rüstem Paşa Camii'nin minaresidir. Ondan sonra çarşısının iç yüzünde Fatih Sultan Mehmet Han Camii de faydalı, küçük bir eski camidir. Amma Cemaati kalabalık olduğundan ayrı bir ruhaniyeti vardır.
İçi ve dışı o kadar süslü değildir. Tek şerefeli yüksek bir minaresi olup oldukça tamire muhtaçtır.
Bunlardan başka yedi mescit, yedi çocuk mektebi, yedi han, yüz
kadar dükkan, bir aşevi, bir hamam, üç tekke ve çarşı içinde hayat suyu akan bir çeşmesi vardır. Bu çeşmenin tarihi:
hatif-i garb didi tarihini,
çeşme-i selsebil ab-ı
hayat. sene 932
Bu kasabadan gecen Ergene nehrinin kolu üzerinde Çoban Deli Kasım Ağa'nın yaptırdığı yedi gözlü büyük bir köprü vardır. Bu kol, Istranca dağlarından birikip Ergene ile beraber Koca Murad Han'ın yetmiş dört gözlü Ergene köprüsü altından geçerek Meriç'e karışır. Bu
Çoban Deli Kasım Ağa bu köprü yerinde koyun güderken Cenab-ı hak kendisine Müslümanlığı nasip edip zamanla Dergah-ı ali yeniçeri ocağında kulkethüdası olur. Sonra Sultan Dördünçü
Murat Han tarafından hapsolunca, "Ahdim olsun, bu girdaptan kurtulursam koyun güttüğüm yere bir köprü yaptırayım "der. Kurtulduktan sonra da ahdini yerine getirip Dört yüz Rum
Kesesi sarf ederek, bu büyük köprüyü yaptırmıştır. amma doğrusu binde bir görünen cinsten büyük bir köprü olup, tumturaklı kemeri sanki samanyolu gibidir. Sımahi'nin yazdığı
tarih:
Cenab-ı Hazret-i Sultan Murad-ı Cemazamet
Muradı üzre ide sayesin Huda memdud
Sımahi canıma hatiften irdi bu tarih
Ola bu cisr karin-i kabul-i Rabb-i vedud.
sene 1034
Sarı Saltuk Baba Ziyareti: Sarı Saltuk Babanın bir ziyaret yeri de burada vardır. Rumeli'ye nasıl ayak basıldığı ve diğer halleri daha önce
anlatılmıştı.
Şeyh Mahmud Şühudi: Yine Babaeskilidir. Maddi ve manevi ilimlerle meşhur, güzel yazı yazmakta da alim idi. Sarı Saltuk Baba'nın tekkesinde
gömülüdür. Bu tekke gerçi Bektaşi tekkesidir amma, dervişleri azdır. Vakıfları haris kimselerin eline geçmiştir. Şehrin batı tarafında bahçeler kenarında Edirne yolu üzerinde.
Babasultan Türbesi: yol üzerinde mesire ve çimenlik bir yerdir. Bu baba, Gazi hüdavendigar ile Edirne fethinde bulunmuştur. "
|