|
|
İlçe |
: |
MERKEZ |
İl |
: |
TRABZON |
Ülke |
: |
TÜRKİYE |
Tel. Kodu |
: |
462 |
Plaka |
: |
61 |
Gezginler |
: |
Bumin Ergenekon
|
Tarih |
: |
27 HAZİRAN 2006 |
Yüzölçüm |
: |
4498 km² |
Nüfus |
: |
975.000 (2000 sayımı) |
|
|
rabzon diğer Doğu Karadeniz illerine göre daha az yüzölçüme sahip, nüfus yoğunluğu daha yüksek bir ilimiz. Topraklarında %40'a varan orman barındırmakta. Bu sebeple,
gayet canlı bir yabanıl yaşama da sahip.
Trabzon'da Kültür Bakanlığı tarafından tescillenmiş ve koruma altına alınmış 550 tarihi tescilli kültür varlığı
bulunmaktadır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz :
"Trabzon Kalesi, Kalepark, Yenicuma Camii, Cephanelik, Su Kemerleri, Akçakale, Ayasofya, Küçük Ayvasıl, Ortahisar
Camii, Molla Nakip Camii, Kudrettin Camii, Hüsnü Göktuğ Camii, Kızlar Manastırı, Kaymaklı Manastırı, Kuştul Manastırı, Sumela Manastırı, Santa Maria Kilisesi, Gülbaharhatun Camii,
İskenderpaşa Camii, Tophane Hamamı, Sekiz Direkli Hamam, Meydan Hamamı, Çeşmeler, Köprüler, Atatürk Köşkü, Memişağa Konağı, Erdoğdu Bey Camii, Musa Paşa Camii, Saraçzade Medresesi,
Ortahisar Muvakkithanesi, Emir Mehmet Türbesi, Hamzapaşa Türbesi, Bedesten"
|
arihi eserlerin yanısıra "Tabiat Varlığı" olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış
bölgeler de bulunmaktadır. Ayrıca, köy ve mahallelerde sevimli çeşmeler, evler, köprüler de bulunmaktadır. Akçaabat Orta Mahalle, Sürmene evleri, Ortahisar mahallesindeki eski Türk
evleri, konaklar bugün bile işlevlerini yürüten diğer irili ufaklı tarihi eserlerin hepsi ilin birer kültür ve tabiat varlığıdır.
Denize yakın bir bölgede yer alan
Ayasofya Kilisesi'ni mutlaka ziyaret edin. Kilisenin güzelliğine hayran kalacaksınız. Ayasofya Kilisesi, 1. Manuel Komnenos tarafından 1238-1263 arası inşa edilmiş. Fatih
Sultan Mehmed'in 1461 yılında Trabzon'u fethiyle camiye dönüştürülmüş ve vakıf eser olmuştur. 1868 yılında caminin, Bursalı Rıza Efendi'nin teşvikleriyle yeniden onarıldığı
bilinmektedir. 1. Dünya Savaşı süresince sırası ile depo, hastane ve yine cami olarak kullanılmıştır. Müze olarak açılışı ise 1964 yılıdır. Geç Bizans kiliselerinin güzel bir
örneğini teşkil eden kilise kare-haç planlı olup, yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Kilisenin doğu yönündeki dış cephesinde 1450-1850 yılları arasında tarihlenen değişik form ve
büyüklükte tekne ve yelkenli kazımalar bulunmakta. Tahmin edilen; burayı ziyaret eden ve deniz yolu ile gelen kişilerce Tanrı'dan kendilerini koruması yönünde istekte
bulunmalarının bir işareti olarak kazıma yaptıklarıdır.
|
tatürk Köşkü, Trabzonlu banker Kostantin Kabayanidis tarafından 1890 yılında yazlık olarak yaptırılmıştır.
1924 yılında, Atatürk Trabzon'a yaptığı ziyarette binayı görmüş ve çok beğenmiştir. Cumhuriyetten sonra, hazinenin malı olan bina, Trabzon Özel İdaresi'nce satın alınarak
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'ya tapu ve anahtarıyla teslim edilmiştir. 1937 yılında bölgeyi ziyaret eden Atatürk, bu binada kalarak toplantılar yapmış, devrimlerinin yerleştiği
izlenimini edinerek buradan ayrılmıştır. Atatürk, aynı yıl içinde, binayı Türk Ulusuna devretmek üzere başbakana talimat vermiştir. 1943 yılında ise köşk, belediye tarafından müze
olarak ziyarete açılmıştır.
Trabzon'dan çıkarak 28. km. sonra Maçka'ya gelirsiniz. Maçka temiz, derli-toplu ve kıymetli insanlar yetiştirmiş bir kasaba. Sabahattin
Eyüpoğlu ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu buralı. Maçka'da okuma-yazma oranı çok yüksek.
|
açka'dan güneye 17 km. yol alarak Ziganaların bir kolu olan Karanlıkdağ'ın dik
yamacına kurulu Sümela (Sumela) Manastırı'na ulaşırsınız. Ortodoksların Anadolu'daki en önemli merkezlerinden kabul edilegelmiştir. Efsaneye göre İ.S. 385'de Atina'dan
gelen iki keşiş tarafından kurulmuştur. 1461'de Osmanlı'nın eline geçen manastır padişahlarca koruma altına alınmıştır. 1923'de mübadele karşılığı Anadolu'dan Rumların ayrılması
üzerine, manastır terkedilmiş. 1972'de bekçi koruması gelene kadar manastır çok hasar görmüş. Ancak yine de vadiden ortalama 200 m yüksekliğe sahip olması ve kayaların içindeki dik
duruşuyla heybetli bir görüntüye sahip. Bugün park alanına geldikten sonra, iki şekilde manastıra çıkabilirsiniz: Biri kapısına kadar çıkan dolmuşları kullanmak; diğeri ise dik ve
dönemeçli toprak yolu kullanarak çıkmak. Yürüyüşe alışkın ve ciddi sağlık sorunu bulunmayan kişiler 15-20 dak.da manastırın kapısına ulaşabilirler. Sumela Manastırı Milli Park
sayılıyor. Girişler otobüs için 44 YTL, sivile 5 YTL, öğrenci ise ücretsiz. Manastırda hala tamir-restorasyon çalışmaları sürmekte. Duvarlarındaki fresklerde, manastırı kullanan ve
öğrenci kimliğinde olan rahip adayları için gerekli dini bilgiler resmedilmiş. Fresk kullanımının sebebi ise, okuma-yazması olmayan öğrencilerin eğitimini sağlamak. Fresklerde yer
yer insafsızca yapılan hasarlar mevcut. Kimi Türkçe, kimi Arapça, kimi Ermenice vb. nice isim, tarih ve yazı kazımalar ile bazen de sert bir cisimle oyulan figürler sizi fazlasıyla
üzecektir.
Sümela Manastırı'ndan çıktıktan sonra dinlenmek ve yöreye özgü birşeyler yemek isterseniz mutlaka 5 km uzaklıktaki Coşandere Turistik Tesisleri'ne
uğrayın, www.cosandere.com. Bir öğle yemeğinde şunları rahatlıkla tadabilirsiniz: kaygana, kuymak, alabalık, kara lahana dolması, laz böreği. Gelen hesabın makullüğüne, aldığınız
güleryüzlü servise büyük bir kentten geliyorsanız sakın fazla şaşırmayın.
|
zungöl'e gitmek için Karadeniz kıyısındaki Of'tan başlayıp, Çaykara üzerinden güneye devam
etmelisiniz. Yol boyunca Haldizen Deresi size eşlik edecektir. Dernekpazarı Mevkii'nde, dere üzerinde Hapsiyaş Köprüsü kurulu. 1935'te yapılan köprü çatılı ve "Kiremit
Köprü" olarak da biliniyor. Bu köprü aslında tam üç kez yapılmış. İkinci kez Karayolu tarafından yanlış ahşap-ağaç kullanılarak yapıldığından bel verip yine yıkılmış. Üçüncü kez
ise köylüden bilgi alınarak uygun ağaç kullanımıyla yapılmış ve bu sefer sapasağlam hizmet vermekte. Yörede benzeri bulunmadığından köprü 31 Ekim 2004'te valilik tarafından
"Anıtsal Eser" olarak tescil edilmiş.
Uzungöl, Haldizen Deresinin, Şarah Köyü yatağından geçerken vadide meydana gelen toprak kayması sonucu yatağın önünün doğal
olarak kesilmesiyle oluşmuş bir göl. İlk başlarda doğal güzelliği ile çekici gelen Uzungöl hızlı ve plansız turistik yapılaşma ile giderek yapılarla sarılı bir hal almış. Yine de
daha kötü olmadan görmeye değer. Uzungöl'de İnan Kardeşler'de kalabilirsiniz. Uzungöl'ün turizme kazandırılmasında ve gelen turistlerin konaklamasının sağlanmasında büyük katkı
ve öncülükleri var. Kahvaltıları çok zengin ve lezzetli, üstelik, kalitesi ile meşhur Anzer Balı'nın üretildiği yaylaya komşu bir başka yaylanın balı- Yente Balı- kahvaltıya dahil
ediliyor.
|
zungöl'den Haldizen Yaylası'na çıkıyorsunuz. Yükseldikçe orman sınırı sona eriyor (ağaç 1800-2000 m.de bitiyor). Yaylanın doğasına uygun evler hakim
buraya. Yaylaya Haziran'da geliniyor ve Eylül'de dönülüyor. Yaylada ot kurutuluyor, peynir, tereyağ yapıyorlar. Haldizen Yaylası yaklaşık 2500 m yükseklikte. Haziran sonunda dahi
erimemiş kar kümecikleri görmek mümkün. Kar suları küçük derecikler halinde hızla yayladan aşağıya akıyorlar.
Genelde Doğu Karadeniz'de ve yaylalarında gözlenen şu: Misafire son
derece saygılılar ve onları dinlemekle yöreye ait çok şey öğrenebiliyorsunuz. Sohbetleri ise çok tatlı. Uzungöl'ün yerlisinin anlattığı, Ballıköy'de geçen (Anzer)
gerçek bir hikaye ise şöyle: Köylünün biri atını satmak üzere pazara getirmiş, dişlerini açsın da bakalım demiş alıcılar. Bir de bakmışlar ki at hiç iyi değil. Götür bunu iyi değil
demişler ama köylü ne yapsın diğer pazara gene getirmiş, atı görmeyen kalmamış ve köylüye son kez artık bunu getirme demişler. Ama köylü her pazar kurulduğunda aynı atı getirir
olmuş. At nihayetinde dişlerini açıp göstermeye o kadar çok alışmış ki, sonunda, yanından ilgili ilgisiz kim geçse dişlerini kendiliğinden açıyormuş.
|
|
Kaynaklar:- AnaBritanica, cilt.21, s.173., 2004
- www.bigglook.com/biggtravel
- www.trabzon.gov.tr
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Trabzon
|
|