|
|
İlçe |
: |
AYVALIK |
İl |
: |
BALIKESİR |
Ülke |
: |
TÜRKİYE |
Tel. Kodu |
: |
266 |
Plaka |
: |
10 |
Gezginler |
: |
Gökhan Önal Figen Denli
|
Tarih |
: |
02-25 MAYIS 1999 |
Yüzölçüm |
: |
266 km² |
Nüfus |
: |
48.827 (1990) |
Sıcaklık (Bugün) |
: |
|
|
|
umsalları, güneşi, temiz havası, tarihi dokusu, zeytin ve zeytinyağı ile egenin incisidir Ayvalık...
Yunanlılarla içiçe yasanan günlerin kalıntılarını görürsünüz
gerek mimaride gerekse insanların sıcak yüzlerinde.
umsalları, güneşi, temiz havası, tarihi dokusu, zeytin ve zeytinyağı ile egenin incisidir Ayvalık...
Ayvalık sadece denize girilebilecek bir yer değil, deniz, doğa ve tarihinin içiçe olduğu bir yerdir. Eğer Ayvalık' tan bahsederken, zeytin ve
zeytinyağından bahsetmezsek ayıp olur.
SOSYAL YAŞAM
İlçe merkezine bağlı Altınova bucağı vardır. Merkez ilçede, Altınova’da ve
Küçükköy’de belediye teşkilatı bulunmaktadır. İlçeye 16 köy bağlıdır. Ayvalık halkını Lozan Anlaşması uyarınca Midilli, Girit, Makedonya (Selanik, Kavala, Florina)’ dan
gelen Türkler oluşturur. Son senelerde çok sayıda Anadolu’nun çeşitli merkezlerinden gelip yerleşenler olmuştur. Halk aydın ve bilinçlidir. Modern bir aile yaşantısı vardır.
Merkez ilçe nüfusu 1921’lerde 40.000 civarında iken 1935 sayımına göre 13.088, 1985 sayımına göre 21.250, bağlı köy ve belediyelerle 38.638’ dir. 90
yılındaki sayıma göre merkez 25.800, köy ve beldeler 48.827 dir. Nüfusun %99 okur-yazardır. Halk Eğitim Merkezi ve 120 kişilik 7-11 yaş arası Yetiştirme Yurdu vardır. 19. ve 20.
Yüzyılın başlarında Ayvalık’ta çok yüksek bir sosyal yaşatı vardı. 1770’ de hastanesi, 1803’ de akademisi, 1819’ da özel basım evi vardı. Cumhuriyetin ilk
yıllarında da Ayvalık’ta müziğiyle, tiyatrosuyla, balolarıyla, eğlenceleriyle çok kuvvetli bir sosyal yaşam mevcuttu. 1870-1980 arasında duraklama geçiren sosyal yaşantı
1980’den sonra turizm hareketliliğiyle yeniden canlanmaya başlamıştır. İlçede üç gazete yayınlanmaktadır.
EĞİTİM
Eğitim kurumları açısından
bir ilçe olarak çok iyi durumdadır Ayvalık. 10 ilköğretim okulu, 5 lisesi (Normal-Ticaret-Kız Meslek-Endüstri Meslek), 1 yetiştirme yurdu, 1 Halk Eğitim Merkezi, 1 Halk Kütüphanesi
vardır. Ayvalık’ın bağlılarında, ilk öğretim okulları dışında lisede bulunuyor. Adlarını verilim : Yeniköy’de (Eski Bektaş Dere) 1 ilköğretim okulu, Çakmak köyünde 1
ilköğretim okulu, Altınova’da ise ilköğretim okulları dışında bir lise. Balıkesir Üniversitesi’ nin bir kolu olarak Turizm ve İşletme öğrenimi veren “Ayvalık
Meslek Yüksek Okulu” faliyettedir. Harita ve Basın-Yayın bölümleri içinde çalışmalar yapılıyor.
|
irazda ilçedeki geçim kaynaklarından bahsedelim. İlçenin geçim
kaynkalarından en önemlisi Zeytincilik, ardından balıkçılık ve turizm geliyor.
ZEYTİN VE ZEYTİNCİLİK
Ayvalık' taki Vakıf
Zeytinlikleri İşletmesi 27 Ağustos 1940 tarihli 3913 sayılı Vakıf Kaynak Sularıyla Orman ve Zeytinliklerin İşletilmesi yasası
uyarınca kurulmuştur. Ayvalık fabrikası kuru sistem baskı yapan, 4 kırma taşı, 8 pres ve 4 seperatörden oluşan fabrikadır. Günde
sekiz saatlik çalışma ile ortalama 22.000 kg zeytin işlenmekte ve 4.400 kg zeytin yağı elde edilmektedir.
İlçede zeytinlikler geniş
yer kaplar. Ürün veren 1.745.000 ağaçtan yılda 52.350 ton zeytin elde edilir. Kıyı ve iç kesimlerde çok sayıda zeytinyağı ve sabun
fabrikaları vardır. Zeytin ve zeytinyağının kaynağı olan zeytin bitkisi Türkiyemizin Ege Bölgesinin ana ürünü olup o yörenin halkının
geçim kaynağını temin etmektedir. Erozyon bakımından milli ormanlar statüsüne 24/05/1995 tarihindeki Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına
girmiştir. Yemeklik zeytinyağları arasında yapılan tüm araştırma ve deneyimler sonucu yöresel olarak Ayvalık ilçesi ve civarı dünyaca en
tanınmış ve en değerli zeytinyağına sahiptir.
ZEYTİNİN TARİHÇESİ
Akdeniz iklimine özgü bir bitki
olan zeytinden ilk çağdan bu yana çok çeşitli amaçlarla yararlanılmıştır. Akdeniz'de kurulmuş tüm eski uygarlıklarda zeytin ve
zeytinyağının, başlaca besin, aydınlatma ve tedavi ürünleri olarak büyük bir önemi olmuştur, bu ürünlerin ticareti Akdeniz'in o zaman ki en canlı
ve yaygın ekonomik faliyetini oluşturmaktaydı.
Jeolojik dönemlere ait tabakalarda rastlanan kalıntılardan, zeytin ağacının çok eski bir geçmişi olduğu
anlaşılmaktadir. Homeros' un şiirlerinden, Pompei harabelerindeki buluntulardan ve kutsal kitaplarda yer almasından zeytinin o tarihteki ekonomik ve toplumsal yaşantıdaki yerini
daha iyi kavrayabiliyoruz.
Zeytin ve zeytinyağından, Tevrat ve İncil'de sık sık söz edilmekte ve ağacının vaad edilmiş
topraklarda bol miktaarlarda yetiştiği söylenmektedir. Kur-an' da kutsalan bitkiler arasında olan zeytin, aynı zamanda bir güvercinin ağzında Büyük
Tufan'ın bitişini de simgeler.
Zeytinin anavatanı Suriye ve Hatay bölgesidir. Buradan Fenikeliler eliyle Ege Adaları ve Yunanistan'a
yayılmış, oradan İtalya ve Gal eyaletleri ve İspanya'ya geçmiştir. Daha sonra İspanyollar ve Fransisken rahipleri tarafından Amerika'ya
götürülmüştür. Günümüzde Kanarya Adaları dahil, Akdeniz' in tüm kıyılarında yetişmektedir. Zeytin üretiminde önde gelen ülkeler, İtalya,
İspanya, Tunus, Yunanistan ve Türkiye'dir.
Zeytin özel iklim şartları istemekle birlikte, kıraç topraklarda kolaylıkla yetişir.
Denize bakan dağ yamaçları ve sırtlar en sevdiği yerlerdir. Bu tip bölgelerde 800 mt yüksekliklere kadar rahatlıkla çıkabilir. Zeytinin 2 türü
vardır; yağ zeytini ve sofra zeytini. Yağ zeytini kalın kabuklu, iri çekirdekli ve az etlidir. Körfez bölgesinde Ayvalık dışında Edremit,
Burhaniye ve Havran’ da yetişir. Sofra zeytini ise ince kabuklu, ufak çekirdekli ve çok etlidir. Bu tür zeytin Bandırma ve Erdek’ te
yetişmektedir.
Körfez bölgesindeki ağaç sayısı 7 milyonu aşkındır. Bunun yaklaşık 2 milyonu Ayvalık’ ta, 3
milyonu Edremit’ te, 3 milyonu Burhaniye’de ve 1 milyonun Havran’dadır. Ağaç miktarı Burhaniye ve Edremit’te daha fazla olmakla birlikte,
Ayvalık zeytin ve zeytine bağlı sanayi ve ticaret bakımından diğer ilçelerden daha önemli bir yer tutmaktadır. Körfez zeytinciliğinin önemli
bir özelliği, zeytin veriminde 1950 ‘lerden beri görülen artıştır.
KÖRFEZ BÖLGESİ
ZEYTİNCİLİĞİ
Körfez ilçelerindeki zeytinciğin tarihi çok eskilere gider. Cumhuriyet dönemine değin, buralarda zeytincilik hemen hemen
tümüyle Rumlar tarafından yapılmaktaydı. Ayvalık ilçesinin nüfusunun tamamına yakını Rumdu. Buraların başlıca geçim
kaynağı zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretiydi. Bölge zeytinyağının kalitesiyle daha o zamanlar hayli ün yapmıştı.
Kurtuluş savaşından sonra buradaki Rum nüfusla Ege adalarındaki ve Batı Trakya’daki Türklerin bir bölümünü değiştirdiler. Midilli ve Girit
adalarından gelen ve yıllardan beri zeytincilikle uğraşan türkler bu bölgelere yerleştirildiler. Rumlardan kalan zeytinlikler ve tesisler bunlara
dağıtıldı. Ancak bu eşit bir dağılım olmadı. İşte ilk büyük zeytinlikler bu arada oluştu. Bu arada Trakya göçmenlerinin
bir kısmı bu faliyeti bilmedikleri, bir kısmıda zeytinlikleri geçimlerine yetmediği için topraklarını sattılar. Büyük zeytinlerin
kurulmasında bu da etken oldu.
Ancak, zeytincilik 1950’ lere değin ilgi ve destek görmedi. Zeytinin önemi ikinci dünya savaşından sonra
kavrandı. İlde Teknik Zıraat Müdürlüğüne bağlı Zeytincilik Şubesi kuruldu. Uygun alanlarda fidanlıklar oluşturuldu, yabani zeytin
ağaçları aşılandı, üreticiye aşılı fidanlar dağıtıldı, aşı, bakım, budama, gübreleme, mücadele ve toprak
işleme teknikleri öğretildi. Ayrıca çeşitli araç, gereç, makina ve ilaç dağıtımı yapıldı. Böylece bölge Türkiye’ nin en
bakımlı ev verimli zeytinliiklerine sahip oldu.
ZEYTİN HASADI VE İŞÇİLİĞİ
Zeytincilik oldulça külfetli bir
tarımsal uğraştır. Çünkü özenli ve sabırlı bir çalışmayı gerektirir. Zeytinliklerin her yıl sürülmesi ve ayıklanması ,
bir kaç yılda bir budanması, iki yılda bir de gübrelenmesi şarttır. Bir zeytin dikmesi ancak 7 yıl özenli bakımdan sonra meyve vermeye
başlar. Verimli dönemi 15 yaşından sonradır. Bununla birlikte uzun yıllar yaşayabilen ve iyi bakımla kendini yenileyerek genç kalabilen bir
ağaçtır. Zeytinin önemli bir özelliği iki yılda bir ürün vermesidir. Bir yıl bol ürün verir, izleyen yılda üretim bir önceki yılın
yarısından az olur. Bazı olağanüstü yıllarda örneğin 1980-1981 döneminde körfezde görüldüğü gibi bir yıl rekor düzeyde, ertesi yıl ise
yok denecek düzeyde ürün elde edildi. Zeytincilikte bunlara “var yılı” ve “yok yılı” denir. İyi bakım sayesinde bu iki
yıl arasındaki büyük fark azaltılabilmektedir. Ancak Türkiye genelinde zeytincilik, hala geri teknik ve yöntemlerle yapıldığından yıllar
arasındaki üretim farklı büyük olmaktadır.
Zeytin hazirandan itibaren olğunlaşmaya başlar, rengi açık yeşilden
kırmızıya ve dah sonrada siyaha dönüşür. İki parmak arasında sıkıldığında çekirdek fırlar hale gelince ürün tem
anlamıyla olgunlaşmıştır. Taneler, eylül ortalarından başlayarak, toprağa düşer, yağmur rüzgar dolu nedeniyle kendi kendine
düşen taneler “1. ve 2. dip ” tabir edilerek yerden toplanır. Daha sonra kasımdan itibaren ağaçlar silkelenerek yere düşürülür ve
toplanılır. Zeytinin silkelenmesi sırıkla, toplanması elle yapılır. İspanya ve İtalya’ da ağaçlar belirli boyutlarda
tutularak makina ile toplanmakta, teknolojik uygulamalarla “var” ve “yok” yılları arasındaki üretim farkı azaltılabilmektedir.
Ağaçlara uygulana özel bakım tedbirlerinden, budama, sulama, gübreleme, mücadele ve en önemlisi hasadın modern sistemlerle eksiksiz yapılması "var" "yok"
yılları arasındaki üretim farkının azalmasına sebeptir.Bölegemizde genellikle geleneksel hasat sistemleri olan dip toplama, elle sıyırma ve
en yaygın olan sırıkla hasat sisteminde bilinçsizce ve dikkatsizce yapılan işlemler sonucu ince dallar zarar görmekte bir sonraki yıl ürün verecek olan
körpe filizler kırılmakta bu da zamanla ağacın verimini düşürür. Bölgemizde bazı üreticilerimiz tarafından genelde İtalya' dan mekanik
hasatta kullanılmak üzere vibratörler ithal edilmektedir. Körfezde hasat eylül ortalarında başlar. Önce 1. dip veya kum dip, ekim sonunda 2. Dip veya kaba dip
denilen, kendiliğinden dökülmüş taneler toplanır. Kasımdan itibaren ağaçta kalan zeytin, önce ağaç elle silkelenerek, sonra sırıkla hafif
vurularak düşürülür. Son zamanlarda ağaçların altınan naylon veya bezden yapılmış 6-10 metrekare büyüklüğünde sergiler kurulmakta, böylece
zeytin tanelerinin zedelenmesi ve çamurlanması bir ölçüde önlenmektedir. Sırıkla silkelerken fazla sert vurmamaya ve filizleri tahrip etmemeye özen göstermek
gerekir.
Büyük ölçekli zeytinliklerde silkeleme ve topla işi “tayfa” denilen ve ortalama 15-40 kadın ile 5-10 erkekten oluşan işçi
ekiplerince yapılır. Her tayfa bir kahya, bir tayfabaşı, iki sırıkçı ve toplayıcılardan oluşur. Kahya, bir kaç tayfayı
denetler ve yönetir. Malsahibinin güvenilir bir adamıdır. Tayfa başı, tayfadaki işçilerin düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlamakla
yükümlüdür. Toplama işini çoğunlukla kadın işçiler yapar.
Zeytin hasadı genellikle kasımdan şubat sonuna kadar sürer. Bu süre
içinde tayfalar, zeytinliklerde “dam” denilen yerlerde yatıp kalkarlar. Yeme içmeleri mal sahibince sağlanır. Günübirliğine gelen işçilerde
vardır. İşçi toplamada, kahyaların köyleri 6 ay - 1 yıl önceden dolaşıp avans vererek tayfaları bağlaması yaygın bir
uygulamadır. Ürünün çok bol olduğu yıllarda işçi gereksinmesi il içinden karşılanamamakta, uzak illerden, hatta Doğuanadolu’ dan işçi
sağlanması zorunluluğu doğmaktadır. İldeki genel tarımsal gelişme ve zenginleşme sonucu, zeytin işçiliğine rağbet
azalmıştır. Zeytinde giderek azalmakta olan karlılıkta ücret düzeyini etkilemektedir.
ZEYTİNYAĞI SANAYİİNDE
KULLANILAN TEKNOLOJİLER
Zeytin sanayiinde kullanılan yeni teknolojiler gerekli işçi sayısını azaltmış, insan ve hayvan gücü yerine
makina gücünü devreye sokmuştur. Teknolojik gelişmelerin temel hedefleri, elde edilen yağın kalitesini yükseltmek, pirinada olabildiğince az yağ
bırakmak ve daha kısa zamanda daha fazla yağ elde etmek olmuştur.
Zeytinyağı önceleri zeytinlerin büyük kaplar içinde ayakla ezilmesi
ile çıkarılırdı. Bu yöntemin yerini zamanla taş değirmenler aldı. Bunlar insan veya hayvan gücü ile döndürülürdü. Daha sonra tahta mengenler
devreye girdi. Bunlar önceleri insan gücü şle çalıştırılıyordu. Tekli veya çiftli olabiliyordu. Tekli mengeneler günde 1 ton çiftli mangeler ise 2-3
ton zeytin işliyebilirdi. Bunların pirinasında % 16-17 oranında zeytinyağı kalırdı.
Zamanla mengenelerin yerini presler
almıştır. İlk önce buhar gücüyle sonra elektrik ve dizel motorlarıyla çalıştırılan presler, daha yüksek basınçla daha fazla zeytin
işlemektedir. Bunlar hidrolik presler ve süper presler olmak üzere ikiye ayrılır. Hidrolik preslerden arta kalan pirinada % 8-12 oranında yağ vardır.
En çağdaş teknoloji olan süper presler ise, yağı sudan ayıracak santrifüj sistemleri ile de donatılmıştır. Bu sistem
kullandığında pirinada sadece % 6 oranında yağ kalmaktadır. Bu oran Türkiye’de de ortalama % 12 dir.
Zeytinyağı sanayii
hakkında 1996’da DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de süper preslerin yanında ayakla ezme yönteminin
bile hala var olduğu süper pres kullanımının daha fazla yaygınlaşması gerektiği vurgulanmıştır.
Zeytinyağcılığın merkezı sayılabilecek olan Ayvalık’ta tipik bir işletmede zeytinyağı üretimi şu
süreçlerden geçer: Toplanan zeytinler, jütten yapılmış ve 100 kg taşıyan çuvallarla fabrikaya getirilir. Eskiden develerle yapılan taşıma
bugün tamamen motorlu taşıtlarla yapılmaktadır. Çuvallar hammal tarafından fabrikanın avlusuna indirilip, istiflenir, üstüne bir parti numarası
takılır. Her üreticinin malı, böylece ayrılmış olur. Sırası gelen çuvallar partiler halinde kantara getirilerek takılır ve ezilmek
üzere değirmene dökülür. Değirmenler genellikle bir defada 5-6 çuval öğütebilecek kapasitededir. Öğütme işini taşcı ustası yönetir.
Zeytinlerin hunilerden taşlara yavaş yavaş akmasını, tanelerin kuruluğuna göre su verilmesini, zeytin hamurunun kıvamında olmasını
sağlamak bu ustanın görevidir. Ezilip, öğütülen zeytin hamuru hamur teknisine akar.
Bundan sonra baskı aşaması başlar. Zeytin
hamurunu işleyen ve baskılarda yağ üretimini sağlayan personel bir baskı için beş kişidir. Bunlar hamur taşıyıcı
(gavatacı), torba bağlayıcı, baskı ustası, yan baskıcı ve torba silkeleyicidir. Hamur taşıyıcı sactan
yapılmış ve 6 kilo hamuru alabilen bir çanak ile tekneden hamur alarak toprabağlayıcıya getirir. Ayvalık’ta bu işçiye,
“çanakçı” anlamına gelen Rumca “gavatacı” denir.
Torbabağlayıcı, bu iş için yapılmış bir
masada hamur torbasını gavatacının getirdiği hamurla doldurur. Hamuru torbanın içine düzgün bir şekilde dağıttıktan sonra, yanda
bulunan torba teknesine koyar. Bu tekneler 70-80 torba alabilirler. Tekne dolduktan sonra, torbalr sıkılmak için “yan baskıcı“ tarafından
baskının yanındaki sete aktarılır. Baskı ustası bu torbalrı alarak, baskının içine istifler.
Baskıdaki
torbalar hidrolik pres sistemi ile sıkılmaya başlanır. Birinci sıkmaya kuru sıkma denir. Çünkü zeytin hamuruna su katılmadan yapılır.
Birinci baskı bittikten sonra, torbalar baskıdan usta ve yan baskıcı tarafından indirilir. Torbalar tekrar birer birer baskıya konulmaya ve her torbaya
25 °C sıcaklığında su verilmeye başlanır. Torbaları baskıya koyan yan baskıcı, suyu veren de ustadır. İkinci baskı
yapıldıktan sonra, torbalara yine tek tek su verilerek baskı tekraranır. Bundan sonra yan baskıcı sıkılı torbaları yıkar ve
son kalan yağları akıtır.
Elde edilen yağ, baskıların dibindeki deliklere bağlı borular vasıtası ile toplama
havuzuna gider. Havuzlarda bir sğre dinlendirilerek, su ile yağ birbirinden ayrılır. Bundan sonra toplanan yağlar, maşhapalarla ve kaydırma
denilen yassı teneke çanaklarla toplanır ve esas dinleneme kaplarına aktarılır. Gününmüzde santrifüjler kullanılarak yağ ile su kolayca
birbirlerinden ayrılmaktadır.
Zeytinyağları “lamarina” veya “bandon” denilen 2 m³’lük madeni silindir kaplarda,
loş ve serin ortamlarda saklanır. Bunların dipleri muslukludur. Beton veya içi çini kaplı büyük sarnıçlar giderek yagınlaşmaktadır. Yağ
üretimleri sırasında yapılan tahliller sonucunda zeytinyağları yeme evsaflarına göre sınıflandırılır. Naturel yemeklik
zeytinyağında asit ve peroksit derecesinin en düşük olduğu yağlar en kalitelileridir.
ZEYTİNYAĞI VE
SAĞLIĞIMIZ
Günümüz insanı için öncelikli konuların başında sağlıklı bir yaşam gelmektedir ve sağlıklı
yaşamın ilk şartı düzenli ve dengeli bir beslenmedir. Son yıllarda özellikle endüstriyel bir gelişim gösteren ülke toplumlarında kalp-damar
hastalıklarına bağlı ölümlerin hızlı bir artış göstermesi üzerine bu konuda yapılan araştırmalar söz konusu ölüm nedenleriyle
yağ tüketimi ve diyetle alınan toplam enerji miktarı arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ülkemizde ve dış ülkelerde
yapılan araştırmalarla zeytinyağının diğer tüm yağlardan besin değeri ve sağlık yönleri ile üstünlükleri ortaya konmuş,
bu doğrultuda özellikle gelişmiş ülkelerde zeytinyağı tüketiminde büyük artışlar gözlenmiştir.
İnsanın günlük
enejisinin yağlarla sağlanan kısmını %15-30 arasında olduğunu belirten bilim adamları; tek çeşit yağ yendiği taktirde vucut
dengesinin bozulacağını, dengeyi bozmayan tek yağın zeytinyağı olduğunu, soframızda her gün mutlaka bir çeşit zeytinyağlı
yemek bulundurmamızı tavsiye etmektedirler.
Doğal olarak yenebilme özelliği nedeniyle içeriğinde hiçbir katkı maddesi bulunmadan
tüketebilen tek bitkisel yağ olan zeytinyağı Ege ve Akdeniz bölgelerinin tüm insanlığa en büyük armağanıdır. Sağlığın ve
güzelliğin kaynağı olan zeytinyağı insan vücuduna her yaşta yararlı olan tek yağdır.
- Kalp, Damar
Hastalıkları, Tansiyon, Şekerde:
Her bakımdan mükemmler bir besin kaynağı olan zeytinyağı özellikle kalp ve damarlar için çok
yararlıdır. Kolesterol düzeyini düşürebilme özelliğine sahip tek yağ durumunda olan ve damar sertliğini önleyen özelliğinin yanı sıra
atar damar tıkanıklığı riskinin ortadan kaldırması beraberinde tansiyon ve şekeri engelleme özelliğine sahiptir.
-
Sindirim Sisteminde, bazı Kanser türlerinde
Bağırsaklar tarafında en iyi emilen yağ olup, bağırsakların
çalışmasını kolaştırılır. Sindirim sisteminin çalışmasını düzenler, ülser ve gastrite karşı koruyucu etki
yapar. Safra kesesinin boşaltılmasını sağlar ve taş oluşum ihtimalini ortadan kaldırır. Guatr' a karşı önleyici etki
gösterir.
İçeriğinde bulunan vitamini ve dengeli yapısı bazı kanser türlerine karşı koruyucu özellik göstermesini
sağlar.
-Kemik Gelişiminde:
Vitamin açısından son derece zengin bir besin kaynağı olup A-D-E ve K vitaminleri ile kalsiyum,
fosfor, potasyum, kükürt. magnezyum, demir, bakır, manganez gibi bir çok minerali de bünyesinde barındırır. Bu kimyasal birleşiminde dolayı diğer
yağlardan farklı olarak hem çocuklar hem de yetişkinler için normal kemik gelişiminin oluşumuna yardımcı olur.
-Beyin ve Sindirim
Sistemlerinde
Tüm organlardaki dokuların, özellikler beyin dokularının yıpranmalarını önler. Yaşlanma ile beyinde meydana
gelebilecek oluşumları engellediği gibi yaşlanmanın genel olarak organlara ve dokulara olan olumsuz etkisini yavaşlatır. Zeytinyağında
yaklaşık %80 oranında bulunan Oleyik asit insan sütündeki en önemli yağ asitidir ve doğumdan hemen sonra bebekte sinir dokularının
gelişiminin sağlanmasında temel bir işleve sahiptir. Ayrıca yeni doğmuş bebeklerde beyin gelişimi için 6/1 oranında gerekli olan linoeik
- linonenik asit oranıda zeytinyağında uygun seviyededir.
-Cilt ve Saç Güzelliğinde
Güzellik konusunda ise çok eski tarihlerden beri
bilinen pek çok özelliği vardır. Cilde iyi gelir, kırışıkları önler, sivilceleri tedavi eder. Sertleşen deriyi yumuşatır,
saçları gürleştirip, parlaklık verir, dökülmesi önler.
Zeytinyağı sağlık açısından bu denli faydalı olduğu
halde Akdeniz kıyısında bulunan ülkelerde kişi başına yılda 11-12 kg. tüketilirken, ne yazık ki Türkiye' de bu oran 1 kg.
civarındadır.
SABUN YAPIMI
Zeytin tanesinden hasad zamanı elde edilmiş olan yüksek asitli zeytinyağlar sabunhane tesis ve
fabrikalarında zeytinyağı, kostik ve belirli oranlarda kaynamasıyla elde edilen sabun temizlik maddesinin başlıca unsurudur. O da gerek Türkiye gerekse
dış ülkelere satışı olmak kaydıyla ekonomik bir katkıdır.
|
BALIK-BALIKÇILIK
Ayvalık
halkının yüzde otuzu, Cunda' nın yüzde sekseni balıkçılıkla sağlıyor geçimini. Hava şartları elverdiği ölçüde
balığa çıkmadan dönmüyorlar karaya. Kimi oltasıyla bekliyor, kimi ağını atıp rakısını yudumluyor balıkları
beklerken. Liman içinde balık tutma yasağı var. Ancak balık yoğunluğu daha çok dış denizlerde. Ayvalık denizinde yakalanan
balıkların tadı yine farklı ve güzel. Genelde bölgede çipura, levrek, karagöz, sinarit, uskumru, fongiri, lüfer, kefal, sardalya, gopez, sargoz, turna, istavrit,
ahtopot, kalamar sık raslananlardan. Bu balıkları ağ balığı olarak nitelendiriliyor. Oltayla tutulanları ise mercan, fongiri, sinarit,
karagöz. Tabi adaya giderseniz vazgeçilmez bir balık türüdür papalina. Hamsiden biraz daha küçük ve kılçıkları ile daha da lezzetlidir yemesi. Ancak torba ile
çekilir bu balık. Yani "ırıp" balığıdır. Irıp balıklarının üreme zamanları 3 ay olduğundan nisandan itibaren 3 ay bu
balıkları avlama yasağı vardır. "Büyük balık küçük balığı yutar" derler...Evet aynen öyle...Balıkçıklarda gerçekten bu
atasözünü uyguluyorlar. Ne yazık ki papalina böyle durumlarda yem oluyor. Balık akımına göre ağınıza bir balık ile yüz kilo balık
vurması olası bir durum. Tabi bunun hava şartlarıylada ilgisi olduğunu unutmayalım. Çünkü balıklar genelde meteorolojiden daha hassasdır
diyebiliriz. Kapalı havada balıklara rastlarsanız bu bir nevi havanın açacağına işarettir. Kıyı balıkçılığında
1 mt' den 15-20' ye kadar ağ atılabilir, olta kullanılabilir. Ancak açıklarda bu mesafe 50 mt derinliğin bile oldukça üstündedir.
Yaz
balıkları ve kış balıkları diye de sınıflandırabiliyoruz çeşitleri. Yazın çipura, kefal, karagöz, sargoz, mırmır...
Bu balıklar aynı zamanda mevsim balığı olarakta nitelendirilir. Kışın ise göçmen balıklar ve yerli balıklar yakalanıyor. Bir
bakıma balıkçılık kışın daha verimli. Karadeniz bölgesinin balıkları bile Ayvalık'a uğruyor mutlaka.
Ayvalık yılda 760.000 kg kadar çeşitli balıkların dış satımını yapıyor. Bu sayı midye türlerinde 130 ton,
ahtapotta ise 9 ton civarında.
Balık fiyatlarına gelince : tabi ki restorantta yemek isterseniz fiyatlar daha pahalı. Yaklaşık bir örnek
vermek gerekirse, çupranın kilosu 3 milyon lira ise restorantta tanesi 2 milyon civarı..
TURİZM
|
yvalık’ ta
turizm taban sektör olmamakla birlikte doğal güzellikte, kıyı olanakları, doğal limanları iklim gibi fiziki veriler, turizm potansiyelini olumlu yönde
etkilemektedir. Ayvalık merkezde ve Cunda adasında yoğunlaşan NeoKlasik sivil mimarlık örnekleri ile başlı başına bir müze-kent
havasındadır. Çevresindeki yeşil doğa ile bütünlerşen bu tarihi ve doğal miras günümüze değin çok az bozularak ulaşmıştır.
Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu kararları uyarınca Ayvalık merkezleri ve Cunda adası Kentsel Sit, Çamlık bölgesi Yeşil Karakterli
Kentsel Sit, ormanlık kesimler Doğal Sit olarak onaylanmıştır.
Çamlık’taki Belediye Kamping, Armutçuk’ta Alpina
Kampin’te kamp yapma imkanı vardır.
Ayvalık merkez, Küçükköy ve Altınova sahillerinde yapı kooparatifleri tarafından inşa
edilmiş ve edilmekte olan 50 civarında tatil sitesi vardır. Her birindeki konut adedi 50-480 arasında değişmektedir. Bunlar Ayvalık sosyal ve
ekonomik hayatına büyük bir canlılık getirmekte, her geçen gün bir yenisi kurulmakta.
Ayvalık, gerek coğrafi konumu gerekse doğal
güzellikleri ile yat turizm için bir cennettir. Yat turizmi bakımından Marmaris, Bodrum, Kuşadası’ nın bir ucu kabul edilebilir. İlçe merkezinde
yeterli büyüklükte marina yapılmasıyla yat turizmi canlanmıştır.
|
|
Kaynaklar:- AYVALIK'I GEZERKEN 6.BASIM, Ahmet Yorulmaz, Geylan Kitabevi, 2000
|
|